Yeni Yatırım Alanları

Bilimde yaşanan gelişmeler, bizlere fırsatlar yaratıp kolaylıklar sağlamaya devam ediyor. Bunların başında gıda alanı gelmekte.

Domates

Bir yanda denilen domates yenmeli mi yenmemeli mi boş tartışmaları yapılırken, diğer yandan ABD’deki Cormell Üniversitesi, domatesin şeker düzeyi ve rengini belirleyen genin özelliklerini belirlediğini açıkladı. Olgunlaşmayı ve renklenmeyi sağlayan ve domatesin genetik yapısında belirleyici fonksiyonlara sahip olan bu gen bir süredir biliniyor fakat, kontrol edilemiyordu. Ancak artık domateslerin sadece uygun sıcaklık ve ışık sağlanarak manav ve süpermarketlerin raflarında renk ve olgunlaşma zamanı ayarlanabilecek. Domatesler kontrol altında olgunlaşırken pazarlamada sıkıntı yaratabilecek  renk farkı ve lekelenmelere de müdahale edilebilecek.

Sadece Kaliforniya eyaletinde 20den fazla çeşiti olan ve ABD’de pazarda 2 milyar dolarlık yeri olan domatesi de temel zorluk depolarda gerçekleşen olgunlaşmanın tad üzerindeki olumsuz etkisi bu şekilde aşılmış oldu.

Bitkinin genetiğiyle oynanmış algısı yaratsa da  bilim adamları bunun düzenli olgunlaşmayı kontrol eden sistemin bir teknikle fotosentez koşullarında ıslahından öte bir anlam taşımıyor. ABD Tarım Bakanlığı’nın Cornell ve California Üniversiteleriyle birlikte yaptıkları bu çalışmalara ülkemizden de Süleyman Demirel Üniversite’sinin de katıldığı da bir diğer ilginç gelişme sayılabilir. Çin ve ABD’den sonra dünyadaki büyük domates üreticisi olan ülkemizden de projeye katılım olması perakende piyasasında büyük bir gelişme anlamını taşımakta olup kontrollü ihracatın da yolunu açacak bir gelişme olarak ifade ediliyor. Şimdi artık piyasa yeni nesil tohumları bekliyor.

 

Yosun yağı

Omega-3, Dokosaheksanoik asit ve eikosapentaenoik asit olarak bildiğimiz yağ asitlerinin kalp damar hastalıklarına yönelik olumlu etkilerini ve kolesterol düzeyini kontrol almak için önerildiğini hepimiz biliyoruz. Soğuk denizlerde yaşayan ton, uskumru ve somon balıkları bu yağ asitlerini içeren önemli besin kaynakları arasında yer alıyor.

ABD ve İngiltere’de yapılan bir çalışma bazı su yosunlarının (chlorella türü klorofil içeren bir su bitkisi) da aynı yağ asitlerini içerdiğini bildirmekte. Bu çalışma bizlere fonksiyonel yosun yağının gelecekte önemli bir hammadde haline geleceğinin habercisi. Halen bazı balık çiftlerinde yemlerin formülüne katılmak yoluyla kültür balıklarının yağ içeriğini düzenleyip besin kalitesini arttırmakta olduğu biliniyor.

Diğer yandan yosun yağı kozmetik endüstrisinde de büyük bir yer kaplıyor. Bu konuda gizli tutulan 8 ayrı formül bulunmakta.

Ege ve Akdeniz’deki yosun türlerinden kapalı ortamda kaliteli yağ elde edebilmek için İspanya ve İtalya’da araştırmalar sürdürülüyor.

Aynı şekilde bu yosunların kültür üretimi de araştırılıyor. İnanıyoruz ki bu hızlı yarışa patentler eklemek için Türk firmaları da yerini en kısa zamanda alacaktır.

 

Tuz

Endüstriyel ürünlerde ve fırın-mutfak ürünlerinde tuz kullanımını azaltmak için Türkiye’de ilk adım atılarak ekmek sektöründeki aşırı tuz kullanımın denetimini sağlayacak yasal düzenlemeler yapıldı.

Dünyada bu konuda oluşan ciddi duyarlılık araştırmacıları lezzeti bozmadan tuzun sodyum içeriğini azaltacak formüller üretmeye sevkediyor. Bu bir bakıma Potasyumdan damak tadımıza uygun tuzu üretme çabası. Bu doğrultuda çalışmaları ve patentli bir teknolojisi olan ABD kökenli Nu-Tek firmasının Avrupa’yı da içeren dağıtım ve pazarlama planı doğrultusunda Hollanda merkezli Barentz Group’la anlaşma imzaladığını biliyoruz. (Barentz Group’un Türkiye şubesi de bulunmakta)

Günlük üst sınırın 5 gram olmasına rağmen ülkemizde kişi başına tüketimin 25 gramı bulması kalp damar hastalıkları ve hipertansiyon açısından büyük bir tehlike altında olduğumuzu gösteriyor. Bütün gıdalarda kullanulan tuzun tehlikesi konusunda bütün gelişmiş ülkeler önlemler almakta olup özellikle ambalajlı gıdalardaki yüksek tuz oranına dikkat çekiliyor.

Nu-Tek firması ‘potasyum klorür’ü bir takım işlemlerden geçirerek neredeyse ‘sodyumk klorür’ tadına getirmiş durumda. Bu yeni tuzun yüksek kullanımlarında şimdi olduğu gibi böbrek ve kalp damar hastalıklarına yol açmadığı da anlaşılmış durumda. İndirgenmiş tuz diyebileceğimiz ürün ABD’de endüstriyel ürünlerde kullanılmaya başlandı ve şimdi hedef ev tüketimine de sokabilmek.

300 yılı bulan geçmişiyle ‘restoran ve gıda servis endüstrisi’ küresel ekonomide önemli bir yer tutmakta ve büyümeye devam etmekte. Geçen yıl 850 milyar dolar hacme ulaşan sektörde en hızlı büyümede ise yüzde 43’le Asya-Pasifik bölgesi dikkat çekiyor. Dünyada sayıları 3 milyonu aşan restoran ve fastfood işletmesinin dahil olduğu işte Türkiye daha yeni yeni gelişim kaydetmekte. Küçülen hane halkı ve dışarda beslenme alışkanlığı ve Türkiye’ye olası etkileri konusunda gelecek hafta sunacağımız analiz sektörün içine dahil olmayı hayal eden girişimciler için faydalı olacaktır.Yazımızdaki yeni iş fikirleri hakkında, daha ayrıntılı bilgi için lütfen iletişime geçiniz.

[hana-code-insert name=’orta’ /]

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Scroll to Top